Mekanın iç tasarımı şirin, ticari amaç güdülmeden oluşturulmuş nezih ve sıcak bir ortama sahip olması sadece iç tasarımdan kaynaklanmıyor. Garsonları da bu hususta oluşan etkinin daha üst seviyelere çıkarılması adına iyi niyetli gayret gösteriyorlar. Yemek başladığında yemek öncesinde işletmenin karar vererek oluşturduğu meze gruplarına tanık olduk. Bunlar: Ringa balığı, Mercimekli karides, Levrek pate, Kerevizli karides, Somonlu krep idi. Hepsi çok lezzetli, güzel tasarlanmış sıradışı lezzetlerdi. Yemek tarifleri hemen herkes tarafından bilinen basit bir şey. Ancak herkesin bildiği tarifler her zaman aynı sonucu ortaya çıkarmıyor. Hal böyle olunca ağız tadı hiç değişmiyor. Bunu değiştirebilmek için her zaman yeniliklere açık olmak gereklidir. Bu mekan bu hususta bir tarzı var. Yeniliklere çok açık. Sonrasında önümüze küçük bir kase içinde iskorpit balık çorbası sunuldu. Bu çorbanın sunulma amacı, ağız tadının düzenlenmesi, bir bakıma ağzı sonraki lezzetleri almaya hazır hale getirmek... Çorbanın tuzu eksikti. Deniz tuzu ilavesiyle bunu telafi ettik. İçine biraz da limon suyu katılsaymış daha da güzel olabilirmiş. Masada keyifli yapılan sohbetlerin üzerine gelmeye başlayan yemekler, geçirilen keyifli dakikaların bizde yarattığı etkiyi pekiştiren cinstendi. Bunlar: Karidesli safranlı pilav, Beğendili tereyağında ahtapot, Milföy kaplamalı porçini mantarlı dil balığı (2013 model Urla Sauvignon Blanc beyaz şarap eşliğinde (mutlaka tatmalısınız)). Yemekler harikuladeydi. Herbirini keyifle yerken tatlılarımız hazırlanıyor idi.
Çok nezih çok tatlı bir ortam mevcuttu. Arada mekan sahibi İbrahim bey masamıza teşrif ederek yemekler ve işletim tarzları konusunda bizleri bilgilendirdi. Bu konuda kısaca bilgi vermek gerekirse, İbrahim bey, 8 senedir bölgede olduklarını, kendilerini, haklarında söylendiği gibi tipik bir Fransız veya İtalyan restorantı olarak görmediklerini, ancak Avrupadaki gördüklerinden aldıkları şeylerin olduğunu ifade etti ve devam etti. 25 yaşında yemek yapma merakından dolayı ileride açacağı restoranın detaylarını belirlemiş. Bir nevi mekan onun gençlik yıllarının hayalini teşkil ediyor. Tekstil sektöründe Kimya Müh. olarak çalışmasından kaynaklanan tecrübenin özellikle mekanı tasarlama ve işletim faaliyetlerinde ona çok faydalar sağlamış. İleriki dönemlerde retorana gelecek bazı müşterilerden dolayı, menülerinin bir kısmında vegan ürünlere de yer vereceklerini ifade etti. Kullandıkları deniz ürünlerinin taze ve mevsiminde olmasına dikkat ediyorlar ve bu hususta çok titizlermiş. Bu sohbetin sonunda tatlılarımız teşrif etti. Tatlılarımız tadım amaçlı 2 çeşitti: Panna Cotta ve Creme Brulee ydi. Kısaca tatlılar hakkında bilgi vermek gerekirse, Panna Cotta, dağ meyvalarıyla soslanmış süt tatlısı olarak nitelenmekte. Kıvamı, şeker oranı yerinde lezzetliydi. Creme Brulee ise, Fransızca’da “yanık krema”, “Katalan kreması” ya da “trinity kreması” olarak adlandırılmakta. Üzeri sert bir karamel tabakası ile kaplanmıştır. Bu sert tabaka, şekerin tavada karamelize edildikten sonra kremanın üzerine dökülmesi ile oluşturulur. Creme Brulee genellikle kaselerde tek tek ve soğuk olarak servis yapılır. Bu tatlı da harika bir şekilde geldi. Üst karamelize tabakasının yanıklığını ağzımızda hissettik. Çok iyi yapılmıştı. Mekanı lezzet, özel etkinlik ve özel gün meraklılarına mutlaka tavsiye ederim. #KanGurular Murat U.
Karidesli Safranlı Pilav |
Mezeler |
Mercimekli Karides, Levrek Pate, Kerevizli Karides, Somonlu Krep |
Ringa Balığı |
İskorpit Balığı Çorbası |
Milföy Kaplamalı Porçini Mantarlı Dil Balığı |
Beğendili Tereyağında Ahtapot |
Panna Cotta |
Creme Brulee |
Kuzguncuk'ta küçük bir sokak başında sizi karşılayan mekanda özgün lezzetler var. Grup halinde gittiğimiz için önceden rezervasyon yaptırıp fiks menü için anlaşmıştık. Menü kapsamında balık çorbası, dört çeşit meze, beğendili ahtapot, dil güveç ve 2 çeşit tatlı vardı. Mekan oldukça dar. 20-25 kişi sığabilir en fazla. Dekorasyonu çok sıcak ve keyifli. Lezzetlere gelecek olursak balık çorbası çok az servis edildi (minyatür tabakta porselen kaşıkla) ama güzeldi. Meze çeşitleri domatesli mercimek, karidesli kereviz, somonlu krep ve levrek pate. Benim favori lezzetim somonlu krep oldu. Çok yumuşak ve lezizdi. Ağızda yokoluverdi resmen. Karidesli kereviz de özellikle başarılıydı. Mercimekli meze ilk kez bir balıkçıda karşıma çıktı. Levrek pate çok sade bir lezzetti. deniz mahsüllü pilav biraz yağlı ama çok lezzetliydi. Midye salma kıvamında bir yemek denilebilir. Ardından ara sıcak olarak gelen beğendili ahtapot mükemmeldi. Anında tabak temizlendi. Ana yemek olarak yediğimiz dil güveç biraz fazla kremalı olsa da o da harikaydı. Dil balığı çok sade bir balık olduğu için lezzeti geride kalmıştı. Porçini mantarlı ve dört çeşit peynirli sosu öne geçmişti. Bu lezzetlerin fiyatları haliyle yüksek ama harcanan emek ve lezzetler düşünüldüğünde buna değer. Bu tarz bir yemekle maliyet alkolsüz 100 TL.#KanGurular Erşen T.
Kuzguncuk şirin yer demiş şair, bu şirin ve özel yerde, özel bir insan ve onun işlettiği özel bir restaurant. Bu özel mekanda gelenekselleşen KanGurular buluşmamız için toplandık. Restaurant küçük 6 - 7 masalı, büyümeyi şubeleşmeyi düşünmeyen az olsun ama öz olsun anlayışıyla hizmet vermeye çalışan bir işletme. İşletmecisi Galatasaray Liseli İbrahim Bey her yönden ilgili, kendi tabiriyle yemeği sevenleri seviyor. Gerek servisi yönlendirmeleri gerekse verdiği hoş sohbet bilgiler güzeldi. Masamızda Ringa Balığı, Levrek pate, somonlu krep, kurutulmuş antep domatesle harmanlanmış mercimek ve portakallı kerevizli karidesden oluşan mezeler vardı. Ringa bizim salamura hamsi gibi tık tık yeniyor. Levrek pate, portakallı karides lezizdi ama ben somonlu krep ve mercimekli domatese bayıldım. Özellikle somonlu krep lokum kıvamındaydı. Balık çorbası adeta bir sos gibi, lezzetli fakat kısa süren yaz aşklarına benziyor :) Deniz mahsulleri pilavı gerek sunuş, gerekse içindeki safranı baskın hissetmemeniz adına oldukça iyiydi. Sıcak ikram edilen ilk defa tatma şansı bulduğum beğendili ahtapot farklı bir deneyim oldu benim için. Milföy hamuru kaplamalı porcini mantarlı dil balığı güveç, gerek sunuş gerekse lezzet açısından oldukça hoştu. İçinde bulunan 3 farklı peynir değişik bir farklılık katıyor. Yemek sonrası panna cotta, creme brulee tatlıları ve çayımız kapanışı yaptırttı. Günümüzün sıradanlığından kurtulmak ve farklı bir damak lezzetine kavuşmak istiyorsanız Kosinitza doğru seçim!... Rezervasyonsuz gitmemeye dikkat edin... #KanGurular Erdinç B.
Hani eski yeşilçam filmlerinde gördügümüz,ama günümüzde kalmadığını sandığımız,dışarısı buz keserken içerisi sımsıcak olan küçücük lokantalar vardır ya işte gerçekten de öyle bir yer varmış. KanGurular etkinliğimizin son durağı Kosinitza oldu. Adını ilk duyduğumda lüks ve büyük bir mekan sanmıştım ama yanılmışım. İçeriye girdiğimde oldukça şaşırdım çünkü evimin salonu bile buradan daha büyük. Sadece 7 masalı ortada mezelerin bulunduğu bir masa, o kadar bütün dükkan bu ama içindeki muhabbet paha biçilemez. İşletme sahibi İbrahim Bey ile muhakkak sohbet etmelisiniz, kendisi yemek konusunda oldukça iyiydi. Lezzetlerin çoğunu hatta neredeyse tamamını başka yerde bulamazsınız. Açılışta sunulan 4 lü meze somonlu krep,portakallı kerevizli karides,yeşil mercimekli ve levrek pate muhtesemdi.ardından deniz mahsulleri pilavı vardı ki üzeri midye kabuğuyla kaplı,karides kalamar ve safranlı tadına doyamazsınız. Üzeri milföy kaplı içerisinde dil balığı ve 3 çeşit peynir olan karışım da güzeldi. Beğendili ahtapot karışımı da başka bir sürprizdi. Tatlı olarak da panna cotta ve creme brulee de hoşuma gitti. Hesap olarak ise fiks menü 100 er lira ödeyerek ziyafetimizi sonlandırdık fakat fiks dışında fiyatlar birazcık yüksek geldi bana. Eğer özel bir gün planlıyorsanız bu mekanı öncelikli olarak düşünebilirsiniz ama mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız. #KanGurular Eser Y.
#KanGurular buluşmamız için bu seferki adresimiz Perihan Abla'nın Kuzguncuk'undaki, Kosinitza. Mekan küçük ve samimi tıpkı Kuzguncuk gibi, ismini Kuzguncuk'un eski ismi olan Kosinitza'dan alıyor, konsept olarak Fransız bistrosuyla İtalyan trattoria karışımı demek doğru olur. Sahibi İbrahim Özyürük Bey kimya mühendisliğinden emekli olduktan sonra burayı açmış, bizim için hazırladığı menüyü tatmak için merakla ve heyecanla Kosinitza'nın yolunu tuttuk. Öncelikle menünün sürekli değiştiğini belirtmek gerek, bizim tattıklarımız mezelerden somonlu fümeli krep, kerevizli karides, yeşil mercimekli karides, levrek pate ve ringa balığı. Benim favorilerim somonlu krep ve ringa balığıydı. Arkasından gelen deniz mahsüllü safranlı pilav hem sunum hem de tat açısından gönlümüzü fethetti. Begendili ahtapot iddialı yemeklerinden. Gecenin assolisti porçini mantarlı milföy hamuruna sarılmış güveçte dil balığı genel olarak beğenildi fakat tat olarak herkesin hoşuna gitmeyebilir özellikle krema tadı içindeki diğer tatların biraz önüne geçiyor. Tatlı olarak gelen panna cotta ve creme brulee'den en çok beğendiğim crem brulee oldu. Yediklerimiz için adam başı alkolsüz 100TL ödedik ama her şeyin ortaya tadımlık geldiğini hatırlatmakta fayda var, genel olarak fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde. İstanbul'da farklı bir balık ve deniz mahsülleri deneyimi yaşamak isteyenlere kesinlikle tavsiye edilir. #KanGurular Özgür E.
Kuzguncuk eski evleri ve sıcaklığıyla, İstanbul’da zaman içerisinde bozulmayan nadir semtlerden biri. Ara sokaklarında bir çok sürpriz mekanla karşılaşabileceğiniz bir semt. Hal böyle olunca, bir çok film ve dizide gördüğünüz kareleri, buraya geldiğinizde sizde yaşayabilirsiniz. Kosinitza ise, aynı Fransa’daki küçük restoranların havasını estiren bir balık restoranı. İstanbul genelinde hakim olan Rum meyhanelerinden farklı, Paris’in ara sokaklarındaki bir restoranda olduğunuz hissini uyandırıyor. #KanGurular buluşması olarak seçtiğimiz mekana en son 3 sene önce gitmiştim. O zamandan bu yana mekanda hiç değişiklik olmamış nerdeyse. Zaman zaman değişen menüleri, olabildiğince taze balık ve sebze kullanılarak hazırlanıyor. İbrahim bey, yıllarca tekstil sektöründe çalıştıktan sonra, bir gençlik hayali olarak 8 sene önce kurduğu Kosinitza’yı, bir çocuğu gibi özen göstererek, her detayında çok özen göstererek açmış. Bu tarz mekanların bir hikayesinin olması, beni her zaman heyecanlandırır ve ayrı bir arzu coşku ile giderim. İbrahim beyin kendi seçimleriyle, bizim için hazırladığı menüde ise, giriş tabağında levrek pate, çiğ servis edilen ringa balığı, yeşil mercimekli karides, portakalı kereviz ve somonlu krep vardı. Somonlu krep ve yeşil mercimekli karides, her yerde bulabileceğiniz mezelerden değil. Benim hoşuma giden ise, levrek pate ve somonlu krep oldu. Sonrasında ise, sunumuyla göz kamaştıran, deniz mahsullü safranlı pilavı ise, biraz yağlı bulmakla beraber, çok güzeldi. Genellikle safranla hazırlanan yemeklerde, safran az ya da çok olur. Bunun neticesinde ya hiç anlamaz yada çok hissedersiniz. Buradaki pilavda ise, çok dengeli ve pilavın lezzetine lezzet katan bir tattı. Ana yemek olarak, yine buraya özgü sunumuyla bizleri heyecanlandıran, milföy hamuru içerisinde, porçini mantarlı, 3 çeşit peynirli, kremalı dil balığıydı. Kremasının fazla bulduğum yemekte, porçini mantarı ve peynir tatları baskındı. Göz kamaştıran sunumuyla, buraya gelecekler için atlanmaması gereken bir lezzet. En son tatlı olarak bir İtalyan tatlısı olan panna cotta ve Fransız tatlısı olarak bilinen, ama aslında bir İngiliz tatlısı olan crem brulee yedik. Sufle tabaklarında servis edilen crem brulee’yi, panna cotta’ya göre daha çok beğendim. Her iki tatlıda, aslında kremasının kalitesinde olsa gerek, ortalamanın üzeri olarak değerlendirebiliriz. Ama hemen hemen balıkçıda olan, helva, şerbetli tatlılardan farklı bir şey yaparak, bize farklı bir mekan olduğunu yemeğin sonunda bir kez daha hissettirmesi hoştu. Fiyat olarak genel olarak bağlı bulduğum bir mekan burası. Servis edilen her meze ve masaya oturuş şeklimize göre 4 böldük. Aslında tüm sunulanlar 2 kişilikti.Bir çift olarak gelir ve 2 kişi üzerinden hesap öderseniz, masada alacağınız bir şarapla, adam başı 150-160 tl den az ödemezsiniz. Yine de farklı bir şeyler yapmaya çalışan İbrahim beyin eline yüreğine sağlık. #KanGurular Alp Mete E.
KanGurular etkinliginde dizilere sahne olan, Istanbulda bozulmadan kalabilen nadir Bogaz semtlerinden Kuzguncuk Kosinitzada (Kuzguncuk'uneski adi) bulustuk.Kozinitsanin kapisindan adim atar atmaz yabanci filmlerin lokanta sahnelerinin cekildigi studyolarindan birine geldim zannedebilirsiniz.Sizi karsiliyan sicak bir ortam var.Mekan sahibi Ibrahim Ozyuruk bey semtin sanatsal ortamini menulerinede tasimis.Restaurantin tam ortasinda hergun taze ve mevsime uygun olarak hazirlanan meze bufeleri var.Biz onceden rezervasyon yaptigimiz icin mezelerimizde belirlenmisti.Serpme olarak;kurutulmus domates ve yesil mercimekli karides.portakal soslu kerevizli karides, levrek pate ve ispanakli somonlu roll krep vardi.Mekana ozel bu mezeler sanki arkadan gelecek degisik lezzetlerin mujdecisiydi.Herzaman olmayan iskorpit corbasinida KanGurular gurubumuz icin tadimlik hazirlamislardi.Sicaklara gelindiginde; Cok ozel sunumlu "Kosinitza deniz mahsulleri pilavi" servis edildigi istiridyenin altindaki gibi gizemliydi.Bu pilavda; karides, midye, kalamar, ahtapot ve mevsimine gore deniz kereviti de denilen Langoustine kullaniyorlarmis.Icine az miktarda Iran safrani,zerdecal ve cesitli baharatlar ve bol sogan kullanarak yapilan bu pilavda farkli bir lezzetti.Arkadan gelen begendili ahtapotda baska bir guzellikteydi.Sirada ana yemek olarak sunulan yine Kosinitzaya ozgu "Milfoy kaplamali porcini mantarli dil baligi guvec vardi.Masaya getirilisiyle, sunumuyla tam bir showdu.Porcini mantari, eski kasar,rokfor ve parmesan kullanilarak yapilan bu ozel yemegin sosundada krema, beyaz sarap ve cokazda zencefil ve karabiber ve deniz tuzu kullanilmis.Uzeride de Fransadaki seflerinde kullandigi gibi milfoy hamuru ile kaplanmis.Vedat Milorun damak catlatan lezzet,nefes kesen bir lezzet dedigi bir yemek.Finaldede Orman meyveli PannaCotta ve Creme Brulee vardi.Kosinitza yi ozel gunleriniz icin iyi bir alternatif olarak dusunebilirsiniz.Rezervasyonsuz gidilmemesi, birinci fotograftaki sirin koseyi tercih edersenizde enaz 4 kisilik rezervasyon yaptirmaniz oneriliyor. KanGurular gurubumuz icinde anilara yazilan guzel bir aksam oldu. #KanGurular Ali A.
Koisinitza , yorum kattığı deniz ürünlerini şarap eşliğinde içilebilir kılan şehrin tek Fransız Balık Lokantası. KanGurular olarak 02 Aralık 2014 akşamı mekandaydık. Toplasan 20-25 kişi anca alır. İçeri adım attığınız anda kendinizi farklı bir ülkede zannedersiniz. Yemeğin başından sonuna seviyeli bir servis aldık. Mekan sahibi İbrahim beyin hoşsohbeti yemeğimize eşlik etti. Mezeler günlük ve taze olarak hazırlanıyor ve ortada meze büfesinde sergileniyor. Bizim masanın meze 4lüsü Levrek Pate, Portakal Soslu Kerevizli Karides, Karidesli Yeşil Mercimek ve Somonlu Krep oldu. Herkes favorilerini farklı belirledi. Benimkiler muhteşem lezzetiyle levrek pate ve farklı ikili karidesli yeşil mercimekti. Balık çorbası özel sipariş üzerine hazırlanıyor. Minimal boyutlarda servis edildi tadımlık. İçinde iskorpit balığı vardı ve baharatlarıyla uyumu yerindeydi. İkram edilen çiğ balık ringa güzel bir içki mezesi olabilir, kısa sürede tabaklardan yokoldu. Güveçte Beğendili Ahtapot; daha önce beğendi üstünde et yemeye alışkın olan bir kişilik ( Ben ) için özel ve güzel bir deneyimdi. Deniz Mahsülleri Pilavı gerek sunumu gerekse içindeki deniz ürünleri ( karides, kalamar, midye ) ve safran baharatının kattığı tat ile favori lezzet sayımızı arttırdı. Ana yemek olarak Milföy Kaplamalı Porçini Mantarlı Dil Balığı Güveç ( isme bak, aman Allahım ) servis edildi. Eşsiz bir lezzet. Beyaz şarap, 3 peynir ( rokfor, parmesan ve eski kaşar ) ve krema sosuyla herkese yarımşar porsiyon sunuldu. Normalde iki kişilik hazırlanan bu lezzeti tek başıma gözüm kapalı yerim. Tatlı faslında Creme Brulee ve Panna Cotta sunuldu. İstanbul'un müstesna semti Kuzguncuk'taki bu mekana özel ve güzel günlerde gidilmesini tavsiye ederim. #KanGurular Erdi K.
0 - 5 Bizce Gitmeyin
5 - 6 Pişman Olabilirsiniz
6 - 7 Ortalama Mekan
7 - 8 Gidilebilir
8 - 9 Bizce Gidilir
9 - 10 Mutlaka Gidin