Yağmurlu bir kış günü eşimle birlikte ortaokul öğrencilik zamanında
anılarımın bulunduğu Vefa Bozacısına gitme kararı aldık.
Mekanın bulunduğu sokağa arabamızı park ettikten sonra soluğu karşısında
bulunan kuruyemişçide aldık. Kavrulmuş leblebinin kokusu o soğuk ve yağmurlu
havada bize keyif verdi. Fazla oyalanmadan kavrulmuş leblebimizi aldık ve Vefa
Bozacısına giriş yaptık. O saatlerde sakin olmasını beklediğimiz mekana
insanların yoğun ilgisine rağmen oturacak yer bulabildik.
İkisi birlikte çok güzeldi. O taze sıcak kavrulmuş leblebileri sadece
avuçlayıp bozayla yemek yetmedi. Bir kısmını da bozaya ilave ettik. İnanın çok
canımız çekmişti. Bu havaya ve geç saate rağmen gittiğimize değdi.
Mekanın içindeki havayı solurken tarih koktuğunu anlayabiliyorsunuz.
Nasıl mı?Koklamanız lazım tabiki.:) Yani mekanda olmanız lazım.
Biraz da onların ağzından anlatarak mekan hakkında bilgi vermek isterim.
"Hacı Sadık Bey (büyükbabamız), 1870 yılında Arnavutluk Prizren'den
İstanbul'a gelir. O yıllarda bozanın sulu kıvamlı, esmer renkli ve ekşi
lezzetli biçimde, şehir halkından 200’e varan esnaf tarafından yapılıp
satıldığını görür. O dönemde farklı bir yöntem dener ve bugünkü haliyle yani
koyu kıvamlı, açık sarı renkli henüz yeni mayalanma kabarcıklarının oluştuğu
andaki çok hafif ekşimsi lezzeti, bu markanın ilk imzası olur, hem de bir
meslek haline gelerek nesiller boyu devamlılığı sağlanır."
Hacı Sadık Bey’le başlayan, bugün de 4. nesil aile fertleriyle devam
eden boza üretimi, Türk standartları ve geleneksel damak tadı korunarak bizim
tanıklığımızla hala devam ediyor. :)
Mekanı tavsiye ederim.:) #KanGurularVefa Bozası |
Tarihi Vefa Bozacısı |
Servis Öncesi |
Vefa Bozacısının İmal Ettiği Sirke ve Limon Suları |
Fiyat Tarifesi |
İşletmenin Karşısında Bulunan Kuruyemişçiye Ait Leblebi |
Karakteristik Kıyafetli Çalışanları |
Atatürk'e Ait Bardak |
Bozanın Yararları |
Lezzet: 10/10
Sonuç: 8.5/10
Servis: 6/10
Atmosfer: 8/10
Fiyat: 10/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder